Antikolinerjik İlaçlar ve Demans Riski: Vaka-kontrol çalışması

Antikolinerjik etkili ilaçların kısa dönemde yaptığı bilişsel bozulmalar bilinmektedir. Ancak bu ilaçların uzun vadede bilişsel işlevler üzerine nasıl etkilerinin olduğu üzerinde uzlaşmaya varılmamış bir konudur.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Madde Kullanımına Bağlı Gelişen Psikozun Şizofreni veya Bipolar Bozukluk’a Dönüşüm Oranları ve Yordayıcıları

Bu çalışmada madde kullanımına bağlı gelişen psikozun şizofreni ya da bipolar bozukluğa dönüşüm oranları ve bu dönüşümün başlıca yordayıcıları araştırılmıştır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Antidepresanlar Lancet’in Gündeminde

Depresyon dünya genelinde 300 milyondan fazla kişiyi etkileyen ciddi bir halk sağlığı sorunu. Süreğen veya tekrarlayıcı olabilen bu hastalık dünya ölçeğinde özürlülükle kaybedilen yaşam yıllarının %7,5’inden sorumlu.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Yöneticilere Ruh Sağlığı Eğitimi Verilmesi Çalışanların Rapor Sürelerini Etkiler Mi?

Gelişmiş ülkelerde ruhsal bozukluklar uzun süre hastalık nedenli işe gelmemenin hızla artan nedenlerinden biridir. Ruhsal bozukluğu olan kişilerin yaklaşık yarısı sosyal dışlanma, düşük özgüven ve maddi zorluklara yol açan orta ya da ciddi derecede mesleki bozulma yaşamaktadır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Bipolar Bozuklukta Erken Müdahale

Hekimler son yüzyılda tüm hastalıkların gelişimini önleyecek ya da en azından seyrini iyileştirecek erken müdahale stratejilerini araştırmaktadır.
Psikiyatrik hastalıkların da erken ya da prodromal dönem bulgularına yönelik ilgi giderek artmaktadır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

İkinci Dünya Savaşı Boyunca Fin Çocuklarda Evlat Edindirmeyle Bir Sonraki Kuşakta Psikiyatrik Hospitalizasyonun İlişkisi

Erken çocukluk zorluklarının, hem çocuklukta hem de orta ve geç erişkinlik döneminde ruh sağlığı sorunlarına neden olduğu bilinmektedir.
Çocukluk çağındaki zorluklardan bir tanesi silahlı çatışmadır ve silahlı çatışmaya maruz kalan çocuklar, gelecek yaşamlarında depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, alkol kullanım bozukluğu geliştirme ve kısa yaşam beklentisi riskiyle karşı karşıyadır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Tıp Öğrencilerinde Depresyon, Depresif Semptomlar ve Özkıyım Düşüncelerinin Prevalansı: Bir Sistematik Gözden Geçirme ve Meta-analiz

Yapılan çalışmalar tıp öğrencilerinde depresyon ve özkıyım düşüncesi oranlarının yüksek olduğunu öne sürmektedir. Ancak tahmin edilen depresyon veya depresif belirti oranları %1.4 ile %73.5 arasında değişirken, özkıyım düşüncesi oranı %4.9 ile %36.5 arasında değişir. Çalışmalar ayrıca öğrencilerde depresyon ve özkıyım düşüncesi varlığının lisan yılı, cinsiyet ve diğer özelliklere göre değişip değişmediği konusunda çelişkili bulgular vermektedir.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Antipsikotik Tedavilerin Gerçek Yaşam Koşullarında Etkililiği: Şizofreni Tanısı Konulan 29.823 Hastayla Ulusal Kohort Çalışması

Şizofrenide yinelemeyi önlemede antipsikotik tedavilerin etkililikleri arasında anlamlı fark olup olmadığı hala belirsizdir. Bu belirsizlik, randomize kontrollü çalışmalarda örneklem oluşturulurken büyük bir grup hastanın dışarıda bırakılmasındanve gözlemsel çalışmalarda da seçim yanlılığı gibi karıştırıcı faktörlerin açık bir şekilde üstesinden gelinememesinden kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada şizofreni tanısı konulmuş hastalarda antipsikotik tedavilerin gerçek klinik koşullarında etkililiğini karşılaştırılmak amaçlanmıştır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Fonksiyonel Bedensel Belirtilerde Düşük Doz İmipramin Etkili midir?

Fonsiyonel bedensel belirtiler hastanın başvurduğu hekimin uzmanlık alanına göre tanı konulan çok sayıda farklı sendrom kapsamında değerlendirilebiliyor. Psikiyatride somatoform bozuklukjlar kategorisi DSM 5 ile birlikte yerini “Bedensel belirti bozukluğuna” bıraktı. ICD-11 taslak metninde bu tanıya karşılık gelecek şekilde “bedensel stress bozukluğu” (bodily distress disorder) tanı ölçütleri yer almakta.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Şizofreni Riski ve Kompleman Genlerinin İlişkisi

Şizofreniyle ilişkili 100'ün üzerinde tek nükleotit polimorfizmi saptanmıştır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Geriatrik Depresyonda Akut Dönemden Sonra Devam Tedavisinde İdame EKT’nin Etkinliği

Elektrokonvülsif tedavi (EKT) şiddetli depresyonlarda ve yaşlı erişkinlerde önemli bir tedavi seçeneğidir. Akut antidepresan etkisi diğer tedavilerden üstündür. Acil tedavi gereken (psikoz, özkıyım riski gibi) durumlarda öncelikli tercih edilmektedir.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Şizofreni Spektrum Bozukluklarında Uyku Bozuklukları ve Özkıyım Riski: 8 Yıllık Boylamsal Çalışma

Uyku bozuklukları, psikiyatriye başvuran hastaların en yaygın yakınmalarından biridir. Sıklıkla kişinin üzüntü ve endişeleriyle, günlük işlevsellikte belirgin azalmayla, hayat kalitesinde düşmeyle ve komorbid klinik durumların kötüleşmesiyle ilişkilidir.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Adolesan Anoreksiya Nervozalılarda Ödül Yordama Hatası Yanıtında Artışla Kilo Alımı Arasındaki İlişki

Anoreksiya nervoza ile ilgili beyin görüntüleme çalışmaları merkezi ödül devrelerinin gıda alımı ile ilişkisini işaret etmektedir.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Psikiyatri Acil Servisine Başvuran Hastalarda Erken Mortalitenin Kullanışlı Klinik Ön Gördürücüleri

Psikiyatri hastaları, genel popülasyonla karşılaştırıldığında oldukça yüksek bir erken ölüm riskine sahiptir. En yüksek erken ölüm riski madde kullanımı ve organik mental bozukluklarda görülür.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Video Oyunlarının Beynin Mikroyapısal Özelliklerine Etkisi: Kesitsel ve Uzunlamasına Analizler

Video oyunlarının sözel süreçlerde rolü olan prefrontal korteks, superior temporal ve inferior frontal girus, ödül ve motivasyonda rol alan orbitofrontal ve subkortikal dopaminerjik sistemler ile uyku ve bellek ile ilişkili olan hippokampustaki nöral mekanizmalar üzerinde etkileri vardır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Borderline Kişilik Bozukluğunda Eşikaltı Belirtilerin 16 Yıllık Takipte Değişkenliği

Borderline kişilik bozukluğunda yapılmış iki prospektif çalışma (McLean Study of Adult Development (MSAD) ve Collaborative Longitudinal Personality Disorders Study) beraber değerlendirildiğinde prognoz ve tedavi açısından umut vaat etmektedir.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Yalan ve Yalancılar: Aldatmanın Psikiyatrik Yönü

Yalan söylemek, normal gelişim sırasında ayrışmaya yarayan önemli bir mekanizma olmakla beraber, süperego defisitlerini yansıtan narsisistik patolojilerde özsaygıyı korumak amacıyla güçsüzlüğü örten kalıcı ve kompulsif tarzda bir mekanizma halini alabilir. Bu yazıda, psikodinamik bazı formülasyonlar yapılmış olmasına karşın, yalan söylemek hakkında semptom fenomenolojisi bakımından bilinmeyen çok şey bulunmaktadır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Savaş Bölgesiyle İlişkili Travma Sonrası Stres Bozukluğu'nda Precuneal ve Amigdala Spontan Etkinliği ve İşlevsel Konnektivite

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olumsuz yaşam deneyimlerinin nedensellik anlamında en açık görülebileceği bozukluklardan biridir. Ancak bu tür bir bozuklukta bile kişinin travma öncesi ruhsal ve bedensel özellikleri ile Santral Sinir Sisteminin (SSS) yapısı, bozukluğun oluşup oluşmayacağını ve oluşmuşsa bulguların şiddetini etkileyebilmektedir. Amigdala – frontal bölgeler arasında bağlantısallıklar ile SSS'nin defaul mode networkünün TSSB'de önemli olabileceğine dair yayınlar dikkati çekmektedir. Okuyacağımız bu makalede araştırmacılar TSSB ile işlevsel bağlantısallık ilişkisini ortaya koymaya çalışmışlardır.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Nöronal, immun ve histon yolaklarını içeren psikiyatrik genom çapında ilişki çalışmalarının (Genome-Wide Association Study-GWAS) analizi

Psikiyatrik bozukluklar küresel hastalık yükünün büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Psikiyatrik bozukluklar büyük ölçüde etiyolojisi bilinmeyen, sınıflandırmaları gözlemlenen belirtiler ve hastalığın seyrine göre geliştirilmiş klinik sendromlardır. Psikiyatrik bozuklukların güçlü bir kalıtılabilirliği olduğu yönünde önemli kanıtlar bulunmaktadır. Psikiyatrik Genomik Konsorsiyumu tarafından yakın zamanda gerçekleştirilen genom çapında ilişki çalışmaları (GWAS) kalıtılabilirliğin önemli oranının yaygın genetik değişiklikler (common genetic variants) ve bireysel lokuslarda paylaşılmış genetik riske atfedilebileceğini gösterdi.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Majör Depresyonda Randomize Kontrollü İntranazal Ketamin Çalışması

Depresyon tedavisinde mevcut antidepresan ilaçlardan daha hızlı etkinlik gösterebilecek ajan arayışında son yıllarda heyecan verici adaylardan biri, anestezi amacıyla kullanılagelen ketamin. Ketaminin damar içi kullanımıyla hızlı antidepresan etkileri olduğuna ilişkin olgu sunumları ve kontrollü çalışmalar birbirini izlerken, damar içi kullanımın uygulamayla ilgili güçlükleri ve ketaminin olası olumsuz etkileri gibi aşılması gereken engeller güncelliğini koruyor. Depresyon hastalarında ketaminin intranazal kullanımıyla ilgili ilk kontrollü çalışmanın bulguları Lapidus ve arkadaşları tarafından geçtiğimiz aylarda Biological Psychiatry’de yayıma kabul edildi.
Makalenin tamamı için tıklayın »

Bipolar Bozuklukta Sorumlu Yolakların Tanımlanması: Bir Meta Analiz

Kalıtılabilirliğin yüksek olduğu bilinen bipolar duygudurum bozukluğuyla ilgili gen çalışmaları çelişkili sonuçlara ulaşabilmektedir. Bipolar bozukluğa genetik yatkınlıkla ilişkili hedefleri, bu genlerin işlevsel olarak ilgili oldukları yolakları saptamak amacıyla, birden çok GWAS (genom çapında ilişkilendirme çalışmaları) verileri yeniden değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar ışığında, prefrontal kortekste gen ekspresyonuyla ilgili meta analiz sonuçları yeniden ele alınmıştır. Nurnberger ve arkadaşlarının makalesi geçtiğimiz aylarda JAMA Psychiatry’de yayıma kabul edildi.
Makalenin tamamı için tıklayın »