Bipolar Bozuklukta Erken Müdahale

Bipolar Bozuklukta Erken Müdahale

Künyesi:
Vieta, E, Salagre E, Grande I, Carvalho AF, Fernandes BS, Berk M. & Suppes T. (2018). Early Intervention in Bipolar Disorder. American Journal of Psychiatry.


Bağlantı:
https://ajp.psychiatryonline.org/doi/abs/10.1176/appi.ajp.2017.17090972

Giriş

Hekimler son yüzyılda tüm hastalıkların gelişimini önleyecek ya da en azından seyrini iyileştirecek erken müdahale stratejilerini araştırmaktadır. Psikiyatrik hastalıkların da erken ya da prodromal dönem bulgularına yönelik ilgi giderek artmaktadır. Bipolar bozukluğun progresif doğası üzerine artan miktarda veri, hastalığın başlangıcından önce daha hafif hastalık dönemlerinin var olabileceğini göstermektedir. Nitekim, bipolar bozukluk hastalarının %50-70'inin 21 yaşından önce duygudurum belirtileri gösterdiği bilinmektedir. Bu nedenle bilişsel, sosyal ve mesleki yeti kaybını minimuma indirecek erken müdahale stratejileri büyük öneme sahiptir.

Risk Faktörleri: Bipolar Bozukluk Gelişimini Öngörmek

Bipolar bozukluk multifaktöriyel bir hastalıktır. Çevresel faktörler açısından yapılan çalışmalar, yaşam olaylarının bipolar bozukluk gelişimine etkisi yönünde çelişkili sonuçlar vermiştir. Çocukluk çağı cinsel kötüye kullanımının kötü prognozla ilişkisi kanıtlanmıştır. Ergenlerde antidepresan kullanımı da bir risk faktörü olabilir. Yine madde kötüye kullanımı da hem prognozu kötüleştirmekte, hem de depresyon ve anksiyete bozukluğu tanısıyla izlenen hastalarda bipolar bozukluk gelişim riskini artırmaktadır.

Bipolar bozukluk gelişiminde genetik faktörlerin etkisi tartışılmaz, aile öyküsü bipolar bozukluk gelişim riskini artırır. Özellikle ebeveynlerin erken başlangıçlı (21 yaş öncesi) bipolar bozukluk tanısı olması, çocuklarında bipolar bozukluk gelişimi açısından en büyük risk faktörüdür. Nörogelişimsel açıdan bakıldığında ise düşük Denver skoruna sahip çocuklarda mani gelişme riski artarken depresyon ve psikoz riskinin değişmediği bulunmuştur. İlginçtir, akademik başarısı yüksek olan çocukların en yüksek bipolar bozukluk gelişim riskine sahip olduğu yönünde bir çalışma mevcuttur.

Prodromal Semptomlar

Danimarka'da yapılan bir çalışmada, bipolar bozukluk tanısı konulmuş bireylerin ileride bipolar tanısı konulacak çocuklarının %88'inin ilk başvurusu depresif epizod ile olmuştur ve ilk dönemden sonra tanının bipolar bozukluğa dönme süresi ortalama 5.1 yıldır. Eşik altı (hipo)manik semptomların varlığı hem genel popülasyon, hem yüksek riskli grup, hem de bipolar bozukluk tanısı konulan bireylerin çocuklarında (hipo)manik epizod gelişiminin en önemli yordayıcısıdır. Bipolar bozukluk tanısı konulan bireylerden afektif labilite ve hipomanik semptomları olanlarınçocuklarında hastalanma riski %49'dur. Genel popülasyonda da erken yaşta hipomanik semptomlar ya da affektif labilite görülmesi, gelecekte bipolar bozukluk gelişim riskini artırmaktadır.
Risk tespiti için, bipolar bozukluk prodromal semptom ölçeği ve erken dönem bipolar bozukluk ölçeği kullanılabilir. Pittsburg bipolar çocukları çalışması mani, depresyon, anksiyete, affektif labilite, psikososyal işlevsellik ve ebeveynde bipolar bozukluğun başlangıç yaşı boyutlarını içeren bir risk hesaplaması sistemi geliştirmiştir.

Biyobelirteçler ile Bipolar Bozukluğu Öngörmek

Yapılan nörogörüntüleme ve periferal biyobelirteç çalışmaları çelişkili sonuçlar vermiştir, bulgular bipolar bozukluğa özgü değildir ve daha geniş örneklemlerle çalışmalara ihtiyaç vardır. Şimdilik riski öngörmek için tek biyobelirtecin yeterli olmadığını ve daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söyleyebiliriz.  

Erken Müdahalede Ne Yapmalı?

Psikoterapötik Girişimler

Psikoeğitim ile iletişim ve problem çözme becerilerini birleştiren aile odaklı terapi, bipolar bozukluk gelişimi üzerinde çalışılan tek psikolojik erken müdahale yöntemidir. Bu yöntem yüksek riskli çocuklarda daha uzun afektif stabilite ve daha hafif semptom düzeyi ile ilişkili bulunmuştur. Yaklaşımda, hastalıktan ziyade semptom ve problem odaklı bir yaklaşım önerilmektedir. Sosyal ritim terapisi ve birden çok aileyi içeren psikoeğitimsel psikoterapi, kişiler arası ve sosyal ritim terapilerinin de hastalık gelişim oranı ve hastalık şiddetini azaltmada kısıtlı ancak ümit vaat eden etkileri vardır.

Farmakolojik Girişimler

Antipsikotik ve duygudurum düzenleyici ilaçların yüksek riskli grupta hastalık gelişimi öncesi kullanımları ile ilgili çelişkili sonuçlar vardır. Bu ilaçların ciddi yan etkileri bulunması ve hastalığın gelişmeyebileceği de düşünülürse, kullanılmaları şimdilik önerilmemektedir. Ancak başka türlü adlandırılamayan bipolar bozukluk tanısı konulan gençlerin psikososyal ve farmakolojik yöntemler birlikte kullanılarak tedavisi önerilmektedir.

Omega-3 yağ asitleri, folik asit ve aspirin gibi nutrisyonel veya antiinflamatuar desteklerin yüksek risk grubunda hastalık gelişimini geciktirme ve semptomları azaltma üzerine etkisi ise çelişkili sonuçlara rağmen ümit vaat etmektedir, bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

Hazırlayan: Uzm. Dr. Murat Açar