Son zamanlarda yapılan araştırmalar yaygın anksiyete bozukluğunun (YAB) sık görülen, süregen ve ciddi yeti yitimine neden olan bir anksiyete bozukluğu olduğunu göstermektedir. Ancak günümüze dek anksiyete bozuklukları içinde ihmal edilmiştir. Bunun en önemli nedeni tanı sistemi içinde 1980’de DSM-III’te bağımsız bir kategori olarak yer almasıdır. Yanı sıra tedaviye yanıt konusundaki sorunlar, eştanı oranının yüksekliği ve fiziksel belirtilerin varlığı nedeniyle başka branş hekimleri ya da birinci basamak sağlık hizmetlerinde görülmesi tanınmasını zorlaştırmaktadır. DSM-I 1950 yılında yayınlanmış ve büyük ölçüde Freud’un görüşlerinden etkilenmiştir. DSM-III ile daha fazla deneysel yaklaşıma dayalı ateorik bir yaklaşımla anksiyete bozuklukları sınıflamasına tanımlayıcı bir nozoloji önerildi. DSM-IV’te ise YAB bağımsız bir tanı kategorisi olarak değerlendirilmiştir. Çocuk ve ergenlerde görülen aşırı anksiyete bozukluğu da YAB altında sınıflandırılmıştır. YAB birinci basamakta en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Fiziksel belirtilerle seyretmesi yanı sıra eştanı oranının yüksek olması tanı ve tedavi sürecini olumsuz etkiler. Kaygı tüm anksiyete bzoukluklarının temel belirtisidir. YAB’da kaygı daha sık ve şiddetli, hayatın farklı alanları ile ilgilidir ve kişi kaygısını kontrol edilemez olarak değerlendirir. Görece önemsiz durumlarla ilgili süregen ve şiddetli kaygılar önemli derecede yeti yitimine neden olur. Hastaların kaygıları çoğu zaman gelecekle ilgilidir ve kişiler kendi kaygılarına ve kontrol kaybına odaklıdırlar. YAB klinik belirtilerinin tanınmasında hastalığın etyoloji,k modelinin de iyi anlaşılması önemlidir. Ancak anksiyete bozukluklarının görece geç tanımlanması etiyolojiye ilişkin araştırmaların da sınırlı kalmasına sebep olmuştur. YAB etyolojisine ilişkin araştırmalar sınırlıdır, genel olarak anksiyete bozukluklarının etyolojisine yönelik araştırmalar dikkat çekmektedir. Süreç içinde YAB tanı kriterlerinin değişmiş olması bulguların bir bütün olarak değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Ancak süregen anksiyete YAB’da her zaman temel klinik belirti olmuş ve YAB’nun anksiyete bozuklukları için temel olduğu öne sürülmüştür. YAB oluşumunda genetik faktörler, mizaç karakter özellikleri çevresel faktörlerin rol oynadığı öne sürülmektedir. Bu sunumda etyoloyiye ilişkin bu faktörler ayrı ayrı ele alınacaktır.